Yoluna can verdiğim, ateşim, nurum, bir tanem!
Sevmek, sevişmek acı günlerde acıtır, canım
dayanmaz, buna yürek şahidimdir.
Dert yoldaşım…sensiz yürek yürek mi ?
Ruhum sevgide, fakat yakmalı yüreksizliğimi.
İçimde kıyametler kopuyor, diyemem. Acıyla
yoğrulmuş, kara toprağım.
Dayanamazsan, gel kaçalım da, nereye?
Ölümü olan hayatın neyine bağlıyız ki?
Üstüne ne söylemişlerse, söylesinler ölümden
başka herşey yalan.
Hayatı sığdırma dar kalıplara, yüzyıllık ömrün
sonu da ölüm, bir aylığın da.
Koynunda şimdi ölsem düz insan olmaktan çıkar
mıyım?
Her gün ölen kırk defa ölümü tatsam veya
söylesem, ne ifade eder?
Can vermek için sıra bekliyorum, her şey gibi.
Bir mum ışığı geceye yara atar ve parçalarken, sensizlik
yasak olmalı.
Çirkinliğin arttığı, güzelliği kaybetmiş hayatın
neyine üzülüyorsun?
İnsan sevgiyle yaşamalı ve ölmeli.
Sabahı akşamı olmayana kara toprağın neyi
artacak ki, kendinden verdiğini geri alınca?
Çaresiz ağlayana sus demek boştur.
Ben her gün sensizlikten ölürken, diyorsun bak
ölüm var.
Ölüm tatmayanlaradır.
Ölmüş birine, bundan sonrası var mıdır, dense…ancak
sessizlikle cevap verir. Belki gel sen de gör, demiştir…eğer duyanı varsa…
Böyleyken böyle…
Yorumlar
Yorum Gönder