bir ney Ana içeriğe atla

Kayıtlar

bilgi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Seçim Meselesi

hayat bir seçim meselesi hiçbiri şey yeni değildi yani kurban olmayı ya da olmamayı seçmekti sonra sadakat hem iyi hem de kötü zamanlarda aile önce gelmeli üzülme seni sevmiyorlar, senden hoşlaşmıyorlar diye sen farklısın senden korkuyorlar eninde sonunda farklı olan, insanları korkutur seçimini yap kurban mısın değil misin? normali tanımlama bitirmen gerek bitirmen gerek neye başladıysan

Bilecektir

Yazdığımız metinlerde “sevgi” sözcüğü çok sık geçiyor. Herkesin böylesine çok kullandığı ve tükettiği bu sözcüğün arkasına neler gizlediği hakkında olumsuz bir düşünce varmış. İnsanın hayallerini fazlasıyla besleyen aşk/sevgi bir zehir gibi sararken, âşıkların ölmeyi istemesine neden oluyormuş. Yavaş yavaş bu aşk etkisiyle ve gizemiyle  aşıklar hayatlarını  yok etmekteymişler. Evet, aşıklar için ölüm bir sorun teşkil etmez. Sonra her insan için öldü illaki söylenecek. Neden, niçin veya kim için öldüğü düşünülmeden. Ancak gerçek seven tek kalpliler hariç…onlar nedeni ve sebebi bilecektir. Çünkü onlar aynı kalbi taşımaktadırlar…

Gerçek Sevgi

Sevgi verilmeden bir laboratuvarda büyütülen maymunlar bile gerçek bir anne olamayıp, kedere kapılıyor, kendilerini ölüme terk ediyorlar. Bazı insanlar sevginin kaynağı olduklarını sanırlar. Bilmez ki yaydığı ışıltı kendi içinden gelmemektedir. Işık gerçek değil, yalnızca onda yansıyan bir ışıktır. Mutluluk, yaşama karşı duyduğu sevgi, gerçekte ona ait değildir, yalnızca bir ayna işlevi görmektedir. O kişi ışığı alır ve yansıtır. Kaynağını kaybedince her şey yeniden matlaşır. Onun için gerçek sevgili ebedi olana olmalı, ondan aldığımız ışık sönmez. Bizde sevginin kaynağına yakınlığımızla alakalıdır.

Darkapıyı Geçerken Aşk mı, Ermişlik mi?

Önemli Not: Andre Gide’nin Darkapı”sından düzenlenerek hazırlanmıştır. Hayatın biricik anlamı olacak kadar derin bir aşkın trajediye dönüştüğü Dar Kapı’da sorgulanan, erdeme giden yolun zorluğudur. Bazı insanlar bütün erdemlerini aşkıyla ayakta tutarken, bazıları ise gerçek erdemin her şeyden arınmış olması gerektiğine inanır. Fedakârlık nedir, insan aşk için nelerden vazgeçer? Peki ya ilahi aşk?.. İnsan, Tanrı’ya tertemiz geri dönmek ve saflık için, erdem olarak kabul edilen değerleri korumak için hayatını verebilir mi? "Dar kapıdan girmeye çabalayın. Çünkü kişiyi yıkıma götüren kapı büyük ve yol geniştir. Bu kapıdan girenler çoktur.  Yaşama götüren kapı ise dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar çok azdır." Matta (Luk.l3:24)/İncil Dostum! Senin yanında kendimi öyle mutlu hissediyordum ki, böyle hissedilebileceğime inanmazdım... Ama inan bana: “Biz mutluluk için doğmamışız." Sorarsan ; "Ruh mutluluk yerine neyi tercih edebilir!" Derim ki; "Ermişliği ...

Azize

İslâm tasavvufu ile mistisizm arasındaki en büyük farklardan biride aşk ve kadın konusudur. Tasavvufun ve mistisizmin bu konulara bakış açısı tamamen birbirine zıttır. İslâm tasavvufunda amaç Allah aşkına ulaşmaktır. Tasavvuf yolunda aşkla yol alınmaktadır. Fakat aşk çileyi de beraberinde getirmektedir. Sufıler mecazi aşkı Allah aşkına ulaşmak için hazırlık devresi olarak görmektedirler. Kur’ân-ı Kerim mecazi aşkın üzerinde ısrarla durduğu için zinayı yasaklamıştır. İlahi aşkın ölçüsü sevgilinin kalır ve lutfu arasında fark görmemektir. Aşkın imtihanı çok zordur. Seven ve sevilenin üstüne bela akın akın gelir. Bir sufı elem verici bir hastalığın pençesinde inlerken şöyle diyor: "Bakıyorum bana azap ediyorsun ey gözlerimin nuru kalbimin biricik sevgilisi." Kadın ise tasavvufta anne olmakla insanüstü manaya ulaşmıştır. Bir şey bir madde olmaktan çıkıp yaratıcı, besleyici bir kudret haline geliyor. İslâm’ın kadını, ilham ve ruh kaynağı gören anlayışın temelinde bu espri yatar. B...

Aşktan yana

 “Rüzgar aşık olmasaydı, böyle esip durmazdı. Bir yerde sebat kılardı.” [1] “Görülen bir güzel, bizim gerçek sevgilimiz olsaydı, duygulu olan herkes sevgilisine âşık olur, onu bırakmazdı. Ona vefalı olurdu. Vefalı olmak, sevgiyi artırdığı halde, nasıl oluyor da suret, şekil vefayı vefasızlığa çeviriyor? Güneşin ışığı duvara vurur. Onu iğreti olarak aydınlatır. Ey temiz yürekli saf kişi! Ne diye bir kerpice gönül verdin? Sen hiç sönmeyen, nûru ebedî olan güzelliği, aslı ara. O sevgili, bir vakit melek gibi güzel iken, şeytan gibi çirkinleşmiştir. Çünkü o güzellik, onda iğreti olarak bulunuyordu. Ondaki güzelliği, azar azar, yavaş yavaş aldılar. Nitekim bir fidan da, azar azar, yavaş yavaş kurur, gider.” [2] “Kul, sevilen varlık, Hakk'ın "Gel" emrine uyar, ölür gider. Aşık da sevdiğini kaybettiği için ağlar, inler. Gül kokuşu, gül bahçesine gitti. Aşık da diken ile kaldı. O, fanî bir varlığa gönül verdiği için, isteğinden uzak düştü. Çalışması boşa gitti, çok zahmet çekti. ...

Yük

Günün birinde derviş; geçmişi temizlemek ve eski travmaların ağır yüklerinden kurtulmak konusunun neden önemli olduğu hakkında bilgi sahibi olmak ister ve konuyu hocasına sorar... Hoca da, öğrenciye zamanı geldiğinde iyi bir ders vereceğini söyleyerek şimdilik genç adamın merakını havada bırakır. Aradan bir müddet geçmiştir ki derviş ve hocası doğada gezinti yaptıkları sırada karşılarına bir kadın çıkar. Kadın, yolunu kesen nehirden tek başına geçemediğini, yardıma ihtiyacı olduğunu söyler. Genç derviş, tarikat kaidelerine göre kadınlara dokunmak yasak olduğundan, karşısına çıkan bu hanımın yardım talebine kulak asmadan tek başına nehri aşıp karşıya geçer. Derviş, hocasının gözünde takdir edilecek bir iş yaptığını düşünerek dönüp ardına bakar ki, bir de ne görsün! Hoca kadını kucağına almış ve onunla sohbet ederek güle güle nehri aşmaktadır... Derviş gördüğü şeye bir türlü inanmaz. Şaşkınlıkla olan biteni izler. Hoca kucağındakadınla nehri aşar ve kibarca hanımı yere indirerek öğrencis...

Aşk, Sevgi mi?

Aşkı bir tür sevgi saymak, onu sevgi kavramının altına yerleştirmeye çalışmak olacak iş değildir. Aşkın ne olduğunu bilmeyenler ya da bilmek istemeyenler onu da bir çeşit sevgi gibi algılamak ve algılatmak isterler. Onlar isterler ki aşk olsun ama bir rahatlıklar ve dinginlikler ortamı olsun. Çok kişi aşkın güç bir iş olduğunun farkında değildir. Buna göre aşka hazırlıksız yakalanmak diye bir şey de vardır. Çok kişi aşktan yana görünür ya da düpedüz aşktan yana çıkar, ancak aşk üst düzeyde duygusallıkla ve düşünsellikle sarılmış cinsellik olarak ancak yetkin insana, değerleri olan insana özgüdür. İşin bu yanı çok zaman unutulur. Sanat gibi aşk da gerçek alıcısını, gerçek tüketicisini arar. Tabanda içgüdünün bulunması aşkın türe özgü, herkese özgü olduğunu düşündürebilir bize. Doğrudur, cinsel içgüdü uyumaz, insan düzeyinde kendini benimsetebilmek ya da gerçekleştirebilmek için acele bir duygu-düşünce maskesi takıverir ya da duygu-düşünce örtüsüne bürünüverir, bir takım yapmacıklarla d...

Aşkı Yenemeyen Şövalye: Cyrano De Bergerac

"…nedir ki buse, Biraz daha yan yana yapılan bir vaattir. Yemindir kanmayana. Bir itirafın candan bir delil bulmasıdır; …Sevişmek mastarının gül pembe noktasıdır. Bir şiirdir ki söylenir ağza, kulak yerine… Bir gönül hazzıdır ki hep derinden derine yayılır. Bir visaldir karanfil lezzetinde. Dudakların ucundan tatmaktır ruhu biraz." --------------------------------- “Ne yapmak gerek peki? Sağlam bir arka mı bulmalıyım? Onu mu bellemeliyim? Bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi, önünde eğilerek efendimiz sanmak mı? Bilek gücü yerine dolanla tırmanmak mı? İstemem, eksik olsun!” Biraz önce verdiğim alıntı; Edmund Rostand tarafından 1897’de yazılan Cyrano de Bergerac adlı tiyatro eserinden bir alıntı. Bugünkü konumuz da Bergerac’ın ta kendisi. Hem 17. yüzyılda yaşamış Fransız şairi, hem de onun hayatından esinlenerek yazılan oyunu konuşacağız. Kemerlerinizi bağladıysanız, başlayalım. 17. yüzyılda yaşamış olan Cyrano de Bergerac; bir silahşör, şair, oyun yazarı ve filozof. Anlay...

Aşk Ödün Vermez

Aşk gerçekte herhangi bir kişiden olağanüstü bir kişi yaratmaktır. O bir yüceltme edimidir. Tartışmadan yüceltme eğilimidir. Aşk karşıdakini yani sevgiliyi yüceltmekle başlar. Aşkta yüceltmenin sınırları çok geniştir ya da hiç yoktur. Halkımız bu yüceitme işinde sınır tanımamış­ tır. Bir manide şunları okuruz: “Gökte yıldız yüz altmış   Kaşların keman çatmış    Tanrı bizi topraktan   Seni nurdan yaratmış". Aşk buyük boyutlarda tartışmasız benimsemedir. Aşk tartışmaz, irdelemez, hiç mi hiç kuşkulanmaz, yalnızca benimser. Kısa sürede dönüşsüz bir tutuma dönüşür, inatçı bir yönelim olur çıkar. Ödün vermez. Ödün vermeye başladığı yerde sönmeye, sonunu elleriyle çizmeye başlar. Ödün vermeye başladığı yerde azçok uzun süreli bir kendini yoketme girişimi için koşullar oluşturur, bunu yaparken kendi yasalarının dışında formüllere bel bağlar, örneğin ahlak kurallarına başvurur ya da toplumsallığın bir 9takım alışkanlıklarını kullanır. Gerçek aşk bükülmezliğiyle ve bölünmezlig...

Karasevda

Aşkın yıkıcı biçimleri dilimizde çok güzel bir sözcükle, "sevda" sözcüğüyle belirlenir. Aşkın en yıkıcı biçimlerini belirlemek için de "karasevda" terimini kullanıyoruz. Sevda ya da karasevda bize her zaman umutsuz aşkları düşündürecektir. Umutsuz ve tek yanlı aşk için daha çok "gizli sevda" deyimini kullanmaktayız. Toplumun ya da karşıdaki kişinin hiçbir biçimde benimsemeyeceği bir aşk yönelimi kişiyi tam anlamında bir umutsuzluğa, oradan giderek yıkıma itecektir. Halkımız sevdayı ölümle bir tutmuştur. Bir manide şu sözlerle karşılaşırız: "Elmanın yarısıdır  Başımın ağrısıdır  Sevda deyip geçmeyin  Ölümün yarısıdır ". Her aşk karşısında bir takım engeller bulur, bazen bu engeller toplumun kesin yargıları olarak çok ağır bir yaptırım getirmektedir. Görenekler birdenbire aşkın karşısına dikiliverirler. O durumda bütün umut kapıları kapanmıştır. Aşık her kapıyı açmaya hazırdır, o bir gözüpektir, ancak onun da açamayacağı kapılar vardır. Selim ll...

Evlilik Aşkın Mezarı

Fırtınalı aşk denizinde yorgun düşenler için sığınılacak en güzel liman evliliktir. Evlilik limanına sığınan âşıklar uzun ve yorucu bir seferden dönmüş gibidirler ya da karmaşık bir masaldan çıkıp gelmiş gibidirler, bundan böyle her koşulda dinginliği ararlar, edilgin bir yaşama aday olurlar. Bu limana sığınış çok zaman onlara aşkta en yüce basamağa ulaşmak ya da aşkın verimli meyvesini toplamak gibi görünür. Onlar limanda demirlerken gerçek bir zafer kazanmış gibidirler. Oysa evlilik aşkın mezarıdır. Evlilik sorunlu da olsa iyidir. Bundan böyle az çok dingin bir yaşam sürme olasılığı da vardır, aşkın sallantılarına ve çatışkılarına pek benzemeyen bir takım sallantılar ve çatışkılar yaşama olasılığı da vardır. Evlilik kurumu duygular açısından hiç de verimli bir kurum değildir. Ama ussal düzeyde ortak bir yaşam oluşturmak açısından oldukça elverişlidir. Çünkü o her şeyden önce bir kurum 'dur ve her kurum gibi yaşamsal gereksinimlerin öne çıktığı ve belirleyici olduğu bir kurumdur. ...