...
“Âşıklardan Azrail’e el veren olmaz.
Çünkü senin aşkının âşıklarını aşk ve sevda öldürür.”
Kemâl Ahmed Dede
“Âşıklardan Azrail’e el veren olmaz.
Çünkü senin aşkının âşıklarını aşk ve sevda öldürür.”
Kemâl Ahmed Dede
Gecelerin siyahından daha gizemli aşkım!
Kalemi elime aldım, sevgilimin ismini yaz
dedim. Üç nokta koydu. Aşkından duramadı bir daha yazacaktı. Ancak aşk onu çok
fazla sardığından dayanamayıp çatladı, yazamadan öylece kaldı.
Tek dileğim!
Tatlısın sen, hep benim olmalısın.
Bende bir
o olsun, diyorum. O bir ve ben bir.
Olsun birazcık ve sadece sarılmak olsun bari.
Umut dünyam, bir gün sarılacağım.
İşte bu düşünceler içindeyken, kalem sustu ama, ben
sarmaşıklar gibi yapmayacağım, içimdeki özümü salacağım, boy boy. Sende buna engel
olamayacaksın.
Kalbim sabret sesleriyle beynimi zonklatıyor. Neyse
cezam çekerim, diyorum.
Halime bir bakıyorum anlatmaya dilim gönlüm
yetmiyor. O hep yanımda olmalı. Varlığını bileyim bununla da yetinirim, diyorum.
Ah o derin gözlerin…içine dalsam…bütün
hayallerimi orada görsem. Kendime ben bile hayret etmiyorum. Öyle ki, kaybetmişim ezelden, her
şeyimi ve kendimi…neyim var ki?
Bazıları aşka oyun diyorlar, aşk nasıl bir oyun olabilir ki?
Oyunda kaybedenler, kazananlar olur. Bizde
kazanan kim, kaybeden kim?
Sonra ben çok zaman aklımı arıyorum bulamıyorum.
Kiminle veya hangi nedenle oynayayım…İnsan aşkıyla
oynayamaz ki!
Kim ne derse desin bizim aşkımız bedenleri
çözerken ruhlarımızı birleştirdi, daima.
Elim kolum bağlanmış gözüm dahi çok zaman
ulaşamazken, hayalime kazınan, ürkek bakışını, titrek bir sesini, buğulu
sürmeli göz süzüşünü, kaçamak bir dudak
ısırışını.
Ahh!
Bende ne fırtınalar koparttı.
Sevilmesi, okşanması tatlı billur kalbim!
Senin yarattığın esrarengiz heyecan, kopardığın
sert fırtına, derbeder etti beni diye vazgeçeceğimi düşünme.
Nasıl bilinir, söylenir aşkınla ben bile
yetinemem.
Seni tanrım gibi görüyorum bir tanem…beni
kınasalar bile kalbim hep seni arzuluyor.
Sonra sana âşık olan biri her şeyi göze almaz mı?
Ateşine yandığım, gerçekten seni çok seviyorum.
Yanıyorum.
İnsanların aşk dedikleri acaba hissedilen bu
sıcaklıksa, ben ölümüne sevdalanmışım, demek ki!
Yanıp kül olan için…cehennemi görmek, onunla korkutmak olmaz ki?
Gel bir öpüşelimde tanrımız bizimle olsun.
Sevişelim, bedenimiz ruhumuz tanrıyı sindirsin, ayrılık nedir bilinmesin.
Gönülde arzu ve dilek ne ise insan söze
başlayınca, onu anarmış. Sabah akşam adını anıyorum. Gönlümü doyur, bir baksana n’olur.
Su su diye çölümde çığlık atamam. içebildiğim tek su. Meyhaneler sığınağım.
Gönül yanıp dururken, gözden akar çeşme gibi
gözyaşı.
Dökmez miyim, gözyaşını böylesine taze toprağa?
Suyu kim arar ki?
Aşkım, gel…bu ateşi söndür, yoksa yetmez sular söndürmeye. Kim ne yaparsa yapsın, ne derse desin…
İçimdeki ateşi kıskanan ne çok yangınlar gördüm
Aramıza giren duvarlara aldırmıyorum…
Düş diyarlarda seninle beraberim
Sen ve ben ayrıyız. Sevinenler sevinsin. Sanki
hoş olmuş gibi.
Ahh tatlım benim… nazik ellerinle güzel
kalbinle, o tatlı şen gülüşlerinle, sev beni.
Aşk ve merhametle hayallerimle karışmış sarhoş
ettin beni...istemez miyim… ayık gezmeyi.
İstemem. Sana aşık olmak varken… imkansız.
Benim imkansızım, ağlat beni… ancak gönülden olsun bırakma
beni yalnızlıklara.
Doğduğum günde öleceğim günde sana aşığım…Şimdi
zaten…
...
Yorumlar
Yorum Gönder