Rüyam,
hani bir gün gelmiştin bize ve bütün güzelliğini bana sunmuştun. İlk defa
görülen bir güzellik heyecanıyla. Oturmuştun. Her güzel an kısa sürer derler.
İzin istedin. Bende gitmeseydin diyemedim. Bir gidişle gittin. Üzülmüşüm
galiba…kalbim sızladı. Gözyaşı nehirim kuruyana kadar ağladım. Kasırgalar görmüş
gibi çöle dönmüştü gönül bahçem…
Ben seni
incitmem, biliyorum. Sen ise geldim gitmem gerekiyor. Dedin ve gittin.
Ve o gün
ve her gün ibadet gibi. Güneş doğuşundan batışına. Oturduğun yere ne çok
bakmıştım. Tekrar gelir mi bir daha diye..
Ah…dünyam
dağılmaya başladığından beri, kime kim düşer kararını nasıl verdiler. Ancak sensizlik
yazgısı bir cehennem... Kendimi sana feda edeceğim bilinirken. Dayanamam kaybedemem
sözlerim neden dikkate alınmadı hep bunu düşünüyorum.
Sonsuza
dek, rüyamın içindeki gerçeğim.
Bu rüyamı
kim görecek diyemem. Ötekilerce duyulmamış…dokunulmamış olan birisin. Herhalde
rüya nehirim bu gerçeğe daha çok akacak. Bakıyorum da aşkımızın gizemlerine
ölüm bile razı değil. O bile vazgeçerdi…dayanılmazdı diye.
Ben ise
her zamanki gibi… ısırmaktan mosmor dudaklarımla, içimi aşkına bırakmışım
kanıyorum. Aklım sızmış, bir kez bile ayılmak istemiyorum.
Sana
diyebilirim, verdiğim sözlerimi tutmazsam, kalbimin damarlarından as beni. Hak
etmiş gibi. Umutsuz bırakacağım de. Fakat ben
seni çok seviyorum.. Beni paramparça edebilirsin, sadece seninle olmak
istiyorum.
Tek
hayalim bu, rüya nehirimde sadece seninle biz olmak. Belki ruhum huzur bulur…
Başka
diyemem ki…
Yorumlar
Yorum Gönder