ey sabah rüzgârı gönül sevdamı uyandırsana
içimde yangın ve bu bilinmez dertler varken
sanki
ben ölüyorum …paylaşacak kimseler yok
bütün alem duysa sevinemem
sadece bir sen duysaydın
her şeyi gizlimden gizlime
canımı yakan çok sesler ve rüyalarım var
bir beni hayatta tutan sana kavuşmak hayâliydi
hicranla bu ayrılıkla yaşıyorum sanma
kavuşsaydım hayalim
ah…benim olmaz mı
bir ömür geçirdim yaşamak sayılırsa
önceden çok koşturdum dilberler, yarenler peşinde
şimdi durakaldım ve halsizim
yeyip içip yatmakla geçiyor günlerim
ancak
kalbim isyan ediyor
yetmez mi…
sevgili kapısında ölmek zamanı
sayfalarca diller döktüm kalemler yazamaz oldu kırıldı
içimdeki yangın ve sözler tükenmedi
güneş doğsa
artık
gün ışığı yüzüme vursa ve
bu hikâyeler bitip kalsalar
…
sevgilim gam çekmeyi bana reva görmezdin
ancak sensizlik ile kirpiklerim toz ve toprak
içinde
sen ise uzanmışsın yumuşacık yatağında
gözlerim nâra döndü sensizliğime ağlıyorum
gönlümün eşsiz bahçesinde gülerek gezmek hakkındır
fakat aşkın boynuma sarılan ipi sürekli düğüm üstüne düğümleniyor
galiba bütün bu hayatımı sensiz terk
edeceğim
acılardan beğen beğendiğini
sabah yelinde senin kokunu duydum
çevremi sardı mest etti beni
nerelerdeydin pek bilemedim
ve serseri serseri boş boş aramaya çıktım
sanki yanına varacak cesaretim varmış
gibi
aslında acılarım aklımı başıma getiriyor
elime geçen çok şey olmasa da
kalbim o zaman hep yalnızlık istiyor
eller bu kaçıncı beni tekrar tekrar
senden koparmasınlar bıktım
yoruldum
kim koyduysa
gülün yakasına dikeni
benimle sana aynısını yapıyor
gözüm yaştan kızarık onu da biliyor
ve yetmez
diye bir de üstünü tuzluyor
yıllarca adımı sana unutturmaya çalıştı
bir sevenim yok dedirtti
gözümden akan kan şahit olsun
ezeli ve ebedi sevdim ben seni
içimdeki devasızlığım sönse
aklım yere basmaz uçar
semtine varmışım sanırım
herkes sabahı arar ben ise ümitsizliğin
akşamlarını
zoruma gidiyor
uyanmak
rüyalardan
karamsarlığım tekrar başlayacak diye
olmaz ya…istiyorum
sensiz olacaksa bu hayatım
hep gece
gün olunca kimin yüzüne bakacağım ki
kızıl yanakların dudaklarımın hasreti
yanmaktan kurudular
sırılsıklam aşkın yırtıcı pençeleri
kanımı bedenimden akıtırken
hep baygın düşüyorum
seni arayan gözlerimle yollarda
serseriyim
gece daim olursa derim…karanlıktaki gölgenin biri
oydu
bana baktı bana geldi derim
inan ki sıhhat koymadı bu acıklı halim
bedenimdeki her aza sancıyor
gözlerim alınıyor bakamıyorum
bulanık bulanık
yaşadığım yangının kıvılcımdan
çöllerde toz toprağa karışsam
ve fırtınasında yerlere yapışıp kalsam
gönül harmanımı darmadağın etse
üstüme kum dağları yığılsa
sonra ölsem bana da aşk delisi yazsalar
zoruma gitmiyor
geceler bana… aydınlık günler ve
ulvi yücelik sana yakışıyor
bakar mısın güneşimi bulutlar kapatmış
zehirli yılanlar sarmışken beni
senin gelmen için ne yapabilirim
kapının eşiğinde sararmış bir kuru yaprak kadar olamadım
bassaydın derdim ben şimdi göklerdeyim
çok söyledim gönlüm senin sevdana
tutulduğundan beri
bütün güzeller bana yılan gibi görünüyor
kapında düşmüşüm
ağzım köpürüp duruyor
gelsen şimdi divane gönlüme
ateşin değse kurutsa beni
bende yanan bedenimle
yardıma geldi yine diye bir sevinseydim
biliyorum iyi biri değilim
bu sarhoşluğumun üstüne daha nasıl sarhoş
olabilirim ki
yine de fazladan fazla âli ihsanda bulundun
günaha batmış gibi korkular içinde
seninle konuşup dertleştik ne olacak bu halimiz diye
içim kan oldu benim
tamam hepsi kabulüm
isyan etmeden gizliden gizlice
rüyalarda görüşmeğe razıyım
bir ona yok deme n’olur
hayalimizde kelimelerde buluşalım
daima birlikte
Yorumlar
Yorum Gönder