Eylül 2019 | bir ney Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Baştan Beri Birbirimize Âşığız

“Bir İnsanı sevmekle başlar herşey” Said Faik Sevgilim Benim… Bugün sessizlik ve sensizlik her şey tatsız. Yine de düşünüyorum, hep seninle beraberim… Duramıyorum…mektup yazayım… Her mektup yollayışımda, yüreğim burkuluyor. Ne yazayım? Neler yazayım? Geçmiş günlerim…seninle olanları ve farkını düşündükçe biraz sızlanıyorum. Senin dışında, acılarımı paylaştığım herkesten bir türlü anlayışsızlık gördüm. Sen ise bana, bazen dostum, bazen eşim, bazen tanrım gibi oldun. Sürekli ruhuma kuvvet ve heyecan verdin. Kendimi senden önce hep haklı görmekten alamıyordum. Bana beni öğrettin…doğruyu gösterdin. Seninle bir an daha fazla olabilmeyi dünyanın saadetlerine tercih ederim. Seninle olabilmek ne güzel bir hayat benim için. Mektuplarımla bile sevgimi ifade edebilmek, her şeyimi iyi ediyor aşk, dünyamı güzelleştiriyor. Bundan önce her şey ancak benim canımı sıkardı. Sor bana, senden başka sevilmeye layık bir şey var mı benim için? Şimdi diyorum senin varlığın olmasa ...

Gel Bana Sarılsana

["… Aşk benim için her şey midir? Her şey, ama başka biçimde. Aşk, bir yaşamdır. Bu işte en önemlisi. Şiir, iş, kısacık her şey buna bağlı. Aşk her şeyin kalbi. Bu kalp ölünce, her şey ölüp gider, anlamsızlaşır. Ama yürek çalışırsa, her şey üzerine konuşulabilir. Yüreğimin çalışmasından yoksun kalırsam, ölürüm." [Mayakoski] Sevgilim İyilik ve sağlık üzere olduğun haberini aldım. Çok sevindim. Havalar güzünden çıkmadan biraz sıcakların tadını alayım desem de yine kış geliyor. Olması imkansız ama gelmesin der gibiyim. Mektubuna cevap için geç kaldığımdan dolayı özürlerimi kabul etmeni isterim. Biraz stresliydim. Soranlar, “neyin var” deseler de…”bir şey yok” demek dahi içimi rahatlatmıyordu. Bahsettiğin konuda, bende zorlanıyorum. Mecburen kabullendiğim bu durumlar hakkında sana bir şey diyemem ki…öyle bir hakkım zaten olamaz. Mektubundaki içten cümlelerin karşısında asıl ben mahcup oldum…içten içe teşekkür ederim. Beni sonsuz mutlu ettin…inan ki bunu ifade et...

Geç Gelen Mektup

Canımın İçi Sevgilim! Nasılsın? Gönderdiğin şarkıların yankısı, üzgün gecelerimde beni daha çok sessizleştiriyor. Birde görseydin yanaklarımdaki gözyaşlarımı, sende beraber akayım derdin. Hala bendeki iyileşmeyen yaramdan kan sızmakta… Aynanın karşısında duruyor…gözlerime bakıyorum. Sevdiğim gözlerim seni bir kez görmüştü. Çünkü elim değmedi ki tenine sıcaklığını hissedeyim. Öpüşemedim ki dudaklarının lezzetini alayım veya sarılmadım ki boynundaki enfes içi eriten kokuna değmiş olayım. Bunları bilemediğimden onlar hakkında çok söz söyleyemiyorum. Ama gözlerime teşekkür ederim benim sana olan tek bağım. Resim göndermişsin kırmızı elbisen içindeki bedenin ruhlar alemini bile kıskandıracak beyazlıkta idi… Sen aslında buğday tenli olmalıydın ancak bembeyazdın. Sana bakan ben..kendime ah ediyorum, bir duysaydın. Gözlerime teşekkür etmem mi, tek görebildiğim ve tatlı sevgine beni kavuşturdu. Yıllarımı mahkum eden… yadellerde acılar içinde daaynma gücü veren. Hülyalım inan ...

Ölmeyi Bekliyorum

Bende ölmeyi bekliyorum başka çözüm bulamadım.. Ötekisinde şansımı deneyeceğim. Başka ne söyleyim o kadar parçalara ayrılmak istedim şu hayatta kaç kişinin gönlü yapmak için ne yapabildim ne de parçalarımı buldum. Sonunda sen geldin Eski günlerim ve bendeki sonsuz bu sevgi başımı çok yaktı. Biten bir hayat olduğunu bildiğimden bir umut içindeyim sadece... Ölmeyi hergünkinden daha çok çok istedim bu gece... Yarınlar ne getireceksin... Söyler misin.

Yare Söyleme

Musa Eroğlu - Yare Söyleme Seher yeli bizim ele gidersen Nazlı yâre küstüğümü söyleme Ne hallere düştüğümü sorarsa o yâr beni sorarsa Bağrıma taş bastığımı söyleme Bağrılar baş tutar ahuzardayım Mansur gibi çekilmişim dardayım gezer dolaşırım bilmem nerdeyim Deli deli estiğimi yâre söyleme Belki birgün çıkar gelir diyorlar Gönül muradını alır diyorlar Seven seveni bulur diyorlar Umudumu kestiğimi söyleme yâre söyleme Musa Eroğlu

Yaraladı Bu Aşk Beni

Neşet Ertaş- YARALADI BU AŞK BENİ | Bozlak Yaraladı bu aşk beni, yaraladı bu aşk beni de Yarama bir merhem çalan olmadı Yaralı yaralı gezdim gurbette yaralı Yaralı yaralı gezdim şu dünyada Şu benim derdimi bilen olmadı Ah o gözler, ah o gözler Görünce yüreğim sızlar Yaktı beni kül eyledi Soğutmuyor bağrımı buzlar Ah ben ne edeyim dost ben ne edeyim Yaralandım kime gideyim Bu yarayı yârden aldım Dermanına kime gideyim

Derin Nefesim

bu akşam evde yoksun ateşler içindeyim...yaşlı gözlerim gurbetteyim sanki derinden derin kalbim karanlık sislerle hüzne daldı burkuldu uzaktasın diye akşam rüzgarına saçlarını yayda senden bana bir haber getirsinler hayalin koynundayım sevdiğim içimde hasretin çiçekli yola bakıyorum hanımeli kokusuyla dayadım yüzümü pencereye beklediğim nasıl olsa gelecek diyorum bunu düşünmek bile içime bir nefes oluyor sanki hayali dahi bir ateş gibi sildi içimi ömrüm sürdükçe kalbimin mabedinde yalnız seni yad edecek hep ismini anacağım vuslatını bağışla yoksa yurtsuzum inan bana seni hatırlatan şarkılarla sabırla bekliyorum “unutamam seni ben geçse de yıllar sevemez gönlüm inan senden başka yar Kalbimde Tek Aşkımsın Gönlümde Bahar Unutamam Ben Seni Geçse De Yıllar.”

Canım... Sevdiğim

Gül bahçemin her şeyi…sevimli goncası...sevimli bülbülü Bu kulun sana kurban olsun Bin kusurumu bir say… beni affet. Vücudum toprak oluncaya kadar senden vazgeçmem…eğer ki bir hatam varsa… inan bana…Allah bana layık olduğum cezayı hemen verir. Bir bilsen…neden çok defa öleyim diyorum… ölmediğime bakma…aslında hep senin için yaşıyorum. Her gece rüyamda görürüm diye umutla uykulara karışıyorum. Gündüz seni görürüm diye hayaller denizinde uğramadığım kara kalmadı…hepsinde bir sonraki mi dedim… bari bu kulunuzu ihya ederseniz minnet ederim…aciz kaldım…kendi dünyamda. Yemin billah sabretmeğe mecalim kalmadı. Hep bir başlangıç olsa n’olur, kerem senindir. Dün gece kendimi güç zaptettim. Sokaklara çıkıp bağıracağım sessizliği yırtacaktım sanki gündüz kapına varıp eşiğine yüz sürmek varken… Kalan ömrümüz birbirimizin olur mu? Allah Teâlâ aşkına beni mahzun eyleme. Ayağın altına yüzümü, gözümü sürerek rica ederim. Allah için kendimi durduramıyorum Sana kul ve kurban olayım… Efend...

Coşkulu Sevecen Bir Âşığın Mektubu

Âlemler kadar sevdiğim bir tanecik, sevgili ruhum! Nasılsın? Beni arıyor musun? Ben seni çok arıyorum. Biliyorum şu an ana yazma imkânın olsaydı yazardın, yine de ilk fırsatta yaz olur mu... Seni her zaman ki..gibi göresim geldi. Sen de beni çok özledin mi? Hatırlıyor musun…ilk sevdiğini söyleyen mektubu yazan sen olduğun için pişman oluyorum. Bu nedenle seni kıskanıyorum. O ilk ben olmayı ne çok isterdim. Sen benden daha cesursun. Aramızdaki perdeleri kaldırıp ve cesaretle birbirimizi sevdiğimizi söylemek için sürekli kaleme sarıldık. İçten içe bütün yapmacık nezaketleri bir tarafa bırakıp bana içimizi döktük. Oh olsun…hasret günlerine. Şimdi hep şükrederim ve bunun için sana ne kadar çok teşekkür etsem, ne kadar minnettar olsam az kalır. Ne zaman bir mektubun gelse tekrar tekrar okuyorum. Hayalimde tütenim! Sana neler yazayım da neşelenesin diye düşünüyorum. Garip ama, ben neşeyi senden  önce bilmezdim ki. Hayatım tekdüze acı ve felaketler içinde ve o kadar gülmekten ve n...

Hayatımın En Renkli Çiçeği

"Nerede olsam seni unutamam " "Unutmam sevginin acısını" Goethe “Aşk gözlerle değil, ruhla görür.” William Shakespeare … Aramızda üç nokta…tek noktadan fazla şeyler söyler… Uyku diye sarıldığım hayalim...sen ve ruhumu saran gece. Düşüm senden… kanadım yok ama gökyüzüne aşığım. Elimde bir demet çiçekle kalbini kazanabilirim. Ancak kapına bırakacak bir cesaret…ne de götürecek birini bulabildim. Aşk meydanında gece gündüz bekleyişlerim var Mükemmel algılarım planlarım… Başarısızlıkla sonuçlanan umutlarımı sevince çevirmek içindi. Neden hep düş kırıklığı beni kovalıyor. Daldan dala, çiçekten çiçeğe konan kelebeğin, hayatımda en büyük hazzı, sonsuz zevki… bir sendin. Olmazsa bıkmaz sürekli öteki hayaline uçardı Sordular… Leyla’n… ne güzeli? Keşke …ondaki çekicilik, zevk kimde var? Deselerdi. Sevgi odağım! Karşındayım, o denli yüreğim inceldi ki bunlardan Anlatamam...kristalimsin...kırmasınlar seni. Kalbimin seçtiği ruh ikizim, büyülendiğim bir yalnı...

Hadi Karışalım

hasretini çekiyorum içten dıştan hazlarım gitgide günah kapısına dayandı beraberce dalgalandırdığımız bu aşk denizinde toprak bile çekinmeden göğü öpüyorsa kolların arasında ağzının içine dökülmek istiyorum neden seni uzaktan dahi öpemem ki yine sabahlara kadar bekledim seni şarkılarda hayalinle beni sarmalamanı öpmeni bekleyerek dudaklarımda mısraları hissettirdiler kalbim küt küt atıyor yüzüm yüzüne değmişte tarifsiz hayaller içinde soluğun ruhuma dokundu dokunacak derken uykularımı kaçırdım zamansızlık içinde bir de ne sessizlik her yanımı sardı günahtan bizi uzak tutmak için dudaklarımı ısırdım ikna ettim kendimi... dur o sende seninle daha güzelini önceden hiç tatmadın sabırsızlıkla kaybetme kendine bile sakladığın âşkını kucağına al canını yakan bir öpüşle aldın say ve sus hayali yetti… zangır zangır titriyorum dudaklarımız birbirlerine daldılar kollarını boynuma doladın tenim üzerinde dolaşıyor acıyla ısırılmış ve köpük köpük kan akıyor yüreğime ...

Sensiz Yapamam Ki

“bakmaz yaşlıya gence insan anlamaz önce akıl çıkar aradan aşk kalplere girince” gecelerimin süsü kalbine sızsam bir siyah ip gibi düşsem dizine yüzüne baksam...dalsam gözlerine bir aşk gecesinden sonraki sakinliği ve hazzı duysam yarım kalmış sevdamın duvarlarını yıksam azgın sularla umutsuzluğumu...bir yığın yıkık dökük hatırayı … seni sevmeseydim bilemezdim...gerçek aşkı söylemeyi asla beceremeyeceğim ne kelimeler buldum sabırlı ol diyorsun gizli yaram...arzuladığım mutluluğum dönse an an acıya...tekrar tekrar sevmeye başlıyorum yine de ayrılığın acısından duramıyorum kumrular gibi sevişirdik...ayrılıklar gölge etmeseydi tüm varlığımla elinde bir buz gibi… ateşinde erimiş olduğumu hissederim çiçeklerle değil kelimelerle aşk kokuyorum sonsuza kadar birlikte olmak için yeni değil…önceden de senindi aşkım kanayan kalbim… açılan bir güle benzeyen tebessümlerin iki yakut tanesi gibi parıldayan sürmeli çok derin gözlerin ve beni sevdiğini bili...

Darkapıyı Geçerken Aşk mı, Ermişlik mi?

Önemli Not: Andre Gide’nin Darkapı”sından düzenlenerek hazırlanmıştır. Hayatın biricik anlamı olacak kadar derin bir aşkın trajediye dönüştüğü Dar Kapı’da sorgulanan, erdeme giden yolun zorluğudur. Bazı insanlar bütün erdemlerini aşkıyla ayakta tutarken, bazıları ise gerçek erdemin her şeyden arınmış olması gerektiğine inanır. Fedakârlık nedir, insan aşk için nelerden vazgeçer? Peki ya ilahi aşk?.. İnsan, Tanrı’ya tertemiz geri dönmek ve saflık için, erdem olarak kabul edilen değerleri korumak için hayatını verebilir mi? "Dar kapıdan girmeye çabalayın. Çünkü kişiyi yıkıma götüren kapı büyük ve yol geniştir. Bu kapıdan girenler çoktur.  Yaşama götüren kapı ise dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar çok azdır." Matta (Luk.l3:24)/İncil Dostum! Senin yanında kendimi öyle mutlu hissediyordum ki, böyle hissedilebileceğime inanmazdım... Ama inan bana: “Biz mutluluk için doğmamışız." Sorarsan ; "Ruh mutluluk yerine neyi tercih edebilir!" Derim ki; "Ermişliği ...

Azize

İslâm tasavvufu ile mistisizm arasındaki en büyük farklardan biride aşk ve kadın konusudur. Tasavvufun ve mistisizmin bu konulara bakış açısı tamamen birbirine zıttır. İslâm tasavvufunda amaç Allah aşkına ulaşmaktır. Tasavvuf yolunda aşkla yol alınmaktadır. Fakat aşk çileyi de beraberinde getirmektedir. Sufıler mecazi aşkı Allah aşkına ulaşmak için hazırlık devresi olarak görmektedirler. Kur’ân-ı Kerim mecazi aşkın üzerinde ısrarla durduğu için zinayı yasaklamıştır. İlahi aşkın ölçüsü sevgilinin kalır ve lutfu arasında fark görmemektir. Aşkın imtihanı çok zordur. Seven ve sevilenin üstüne bela akın akın gelir. Bir sufı elem verici bir hastalığın pençesinde inlerken şöyle diyor: "Bakıyorum bana azap ediyorsun ey gözlerimin nuru kalbimin biricik sevgilisi." Kadın ise tasavvufta anne olmakla insanüstü manaya ulaşmıştır. Bir şey bir madde olmaktan çıkıp yaratıcı, besleyici bir kudret haline geliyor. İslâm’ın kadını, ilham ve ruh kaynağı gören anlayışın temelinde bu espri yatar. B...

Aşktan yana

 “Rüzgar aşık olmasaydı, böyle esip durmazdı. Bir yerde sebat kılardı.” [1] “Görülen bir güzel, bizim gerçek sevgilimiz olsaydı, duygulu olan herkes sevgilisine âşık olur, onu bırakmazdı. Ona vefalı olurdu. Vefalı olmak, sevgiyi artırdığı halde, nasıl oluyor da suret, şekil vefayı vefasızlığa çeviriyor? Güneşin ışığı duvara vurur. Onu iğreti olarak aydınlatır. Ey temiz yürekli saf kişi! Ne diye bir kerpice gönül verdin? Sen hiç sönmeyen, nûru ebedî olan güzelliği, aslı ara. O sevgili, bir vakit melek gibi güzel iken, şeytan gibi çirkinleşmiştir. Çünkü o güzellik, onda iğreti olarak bulunuyordu. Ondaki güzelliği, azar azar, yavaş yavaş aldılar. Nitekim bir fidan da, azar azar, yavaş yavaş kurur, gider.” [2] “Kul, sevilen varlık, Hakk'ın "Gel" emrine uyar, ölür gider. Aşık da sevdiğini kaybettiği için ağlar, inler. Gül kokuşu, gül bahçesine gitti. Aşık da diken ile kaldı. O, fanî bir varlığa gönül verdiği için, isteğinden uzak düştü. Çalışması boşa gitti, çok zahmet çekti. ...

Yük

Günün birinde derviş; geçmişi temizlemek ve eski travmaların ağır yüklerinden kurtulmak konusunun neden önemli olduğu hakkında bilgi sahibi olmak ister ve konuyu hocasına sorar... Hoca da, öğrenciye zamanı geldiğinde iyi bir ders vereceğini söyleyerek şimdilik genç adamın merakını havada bırakır. Aradan bir müddet geçmiştir ki derviş ve hocası doğada gezinti yaptıkları sırada karşılarına bir kadın çıkar. Kadın, yolunu kesen nehirden tek başına geçemediğini, yardıma ihtiyacı olduğunu söyler. Genç derviş, tarikat kaidelerine göre kadınlara dokunmak yasak olduğundan, karşısına çıkan bu hanımın yardım talebine kulak asmadan tek başına nehri aşıp karşıya geçer. Derviş, hocasının gözünde takdir edilecek bir iş yaptığını düşünerek dönüp ardına bakar ki, bir de ne görsün! Hoca kadını kucağına almış ve onunla sohbet ederek güle güle nehri aşmaktadır... Derviş gördüğü şeye bir türlü inanmaz. Şaşkınlıkla olan biteni izler. Hoca kucağındakadınla nehri aşar ve kibarca hanımı yere indirerek öğrencis...

Aşk, Sevgi mi?

Aşkı bir tür sevgi saymak, onu sevgi kavramının altına yerleştirmeye çalışmak olacak iş değildir. Aşkın ne olduğunu bilmeyenler ya da bilmek istemeyenler onu da bir çeşit sevgi gibi algılamak ve algılatmak isterler. Onlar isterler ki aşk olsun ama bir rahatlıklar ve dinginlikler ortamı olsun. Çok kişi aşkın güç bir iş olduğunun farkında değildir. Buna göre aşka hazırlıksız yakalanmak diye bir şey de vardır. Çok kişi aşktan yana görünür ya da düpedüz aşktan yana çıkar, ancak aşk üst düzeyde duygusallıkla ve düşünsellikle sarılmış cinsellik olarak ancak yetkin insana, değerleri olan insana özgüdür. İşin bu yanı çok zaman unutulur. Sanat gibi aşk da gerçek alıcısını, gerçek tüketicisini arar. Tabanda içgüdünün bulunması aşkın türe özgü, herkese özgü olduğunu düşündürebilir bize. Doğrudur, cinsel içgüdü uyumaz, insan düzeyinde kendini benimsetebilmek ya da gerçekleştirebilmek için acele bir duygu-düşünce maskesi takıverir ya da duygu-düşünce örtüsüne bürünüverir, bir takım yapmacıklarla d...